Aidiyet bir içgüdüdür dostum. Köklerine bağlı olmak diye bir şey vardır... Bunu kendi insanından, halkından ayrı kalmadan duyumsayamazsın. Gençsen ve hele doğudan yeni gelmişsen, devasa batı dünyası önce bir afallatır seni; ardından kendini arama, bocalama devresi, devreleri gelir. Yüzeydeki güzellikleri görünce, büyüğe, güçlüye ait olmayı denersin; çünkü bu bir şekilde büyük ve güçlü olduğun yanılsamasını yaratır. Oysa, kendini bir müddet kandırdığın bu yüzeysel güzellikler gerçeği değiştirmez. Söylesene, Ermeniliğin asırlık "kayısı ağacı"ndan kesilip, mesela bir fındık ağacına nasıl aşılanabilirsin? Doğa değil bu, açıkçası mümkün de değil... Yeni dal belki eninde sonunda gövdeye tutunabilir ama biyolojik olarak kayması, filizlenmesi, meyve vermesi asla mümkün değildir. Çocuklarımızın durumu, onlarda aşı meselesi olmadığından, farklıdır. Onlar yabancı topraklara düşmüş tohumlardır. Yabancı, kıraç topraktan beslenirler. Büyüdüklerinde ağacın meyvesi şekil ve renk olarak muhtemelen aslına benzeyecektir; ama tadı ve kokusu, kökleri öz toprağının derinliklerinde atan, orada tomurcuklanan, çiçekleri doğal ortamında ve kendi gökyüzünün altında açan ağacınki ile asla aynı olmaz.