Herkesten Sonra Gelen 'de talihli okuru güzelce, titizlikle ve bariz bir dil zevkiyle inşa edilmiş okuması lezzetli kurmaca metinler bekliyor. Hikâyeleri vasıtasıyla düşünen, anlamaya çalışan, daha da önemlisi hisseden Emin Gürdamur'un gözü pek anlatıcıları; masal evreninde bir cazuyu da, kendi şiirlerinde kaybolmuş bir şairi de, şehrin göbeğinde bir kaybedeni, gecenin içine gözlerini dikmiş bekleyen bir nöbetçiyi de, bir aşığı ya da azap çeken bir yüreği de aynı korkusuz ustalık ve maharetle görüp işaret edebiliyor.
Yazarın, her öyküde ayrı kılığa bürünen, tok, merhametli, tedirgin ve aynı zamanda amansız anlatıcı sesleri; onun, yeryüzü, sözcükler, masallar, efsaneler, hayat ve pek çok mefhum karşısındaki keskin dikkatini de ortaya koyuyor. Emin Gürdamur, okurlarına göz kamaştırıcı ve tadına doyulmaz bir hikâye evreni kuruyor.
"Evren çok büyük, çok eski. Ama daracık ve taptaze hücrelerden yapılmış̧. Ona ve kanatlarına yer açman gerek. Biraz annenin Delail'ül Hayrat'ından. Biraz babanın çatık kaşlarından. Ablanın iyiliksever yüzünden. Teyzenin, kocasından gizli biriktirdiği harçlıklardan. Yer açman. Kendini itebildiğin kadar kenara ittin, olmadı. Kenarda sadece uçurum var. Uçurumun ağzı açıldı mı, sorular at sinekleri gibi üşüşür içine. Ağlamak uçurumları doldurmaz."