Gnostisizm hem bir bilgi sistemi olarak hem de zihnî bir tavır ve ahlâkî tarz olarak İslâm'dan önce yakın doğuda, bilhassa Mısır, Suriye, Irak ve Filistin gibi bölgelerde baskın olan kültürlerin mistik, dinî ve felsefî boyutunu oluşturmuştur. İslâmiyet'in yayılmasıyla beraber Müslümanlar bu tarz mistik ve felsefî akımlarla tanışmış ve kısmen etkilenmişlerdir. Neticede Gnostisizm/irfânîlik, İslâm düşünce geleneğinde yeni bir takım tarz ve formlar edinerek devam etmiştir. Hermetizm ve Gnostisizmde Tanrı, evren ve dinî konularla ilgili gerçek ve derunî bilginin, aklî yürütmelerle ve duyu verileriyle değil ancak keşif ve ilham vasıtasıyla elde edilebileceği görüşü hâkimdir.
Gnostik/hermetik düşüncenin İslâm dünyasındaki temsilciğini ekol olarak; İhvân-ı Safâ ve İşrâkî ekol; şahıs olarak da İbn Sînâ, İbn Arabî, Hallâc-ı Mansûr ve İmam Gâzâlî gibi kişiler yapmıştır. Bu çalışmamızla Gnostisizmin sadece dinî bir geleneğin, inancın değil aslında ortak bir insanî çabanın ürünü ve en az üç bin yıllık bir geleneğin uzantısı olduğunu ortaya koymaya çalıştık.