Hiç Kötülük Görmemiş Gibi, yaşamın görünenden daha yoğun, hissettiğimizden daha derin, kavrayışımızdan daha uzak olduğunu kanıtlar nitelikteki öykülerle karşılaşıyor bizi. Görünenin üstündeki örtüyü aniden çekerek bizi çıplak bir gerçeklikle yüz yüze getirirken; okuru da bu saf gerçeklik karşısında bazen eli kolu bağlı, bazense şaşkınlık içinde bırakıyor. Hem bir ilk kitabın gizemini hem de üzerinde yıllarca düşünülmüş bir eserin yoğunluğunu taşırken; okuma hazzını damağınızda bırakıyor.
"Yalnızlık akşamüzerleri hissedilir, alacakaranlık basarken, hafif bir ateş gibi sarar insanı. Kâh cilveli kâh hırçın, kendi kendine konuşmaya, kendinle dolmaya başlarsın. Zamanla kendi kendinin can dostu olursun. Bir kere yalnız olunca insan geri dönüş yoktur. Artık en rahatsız edici anlar yalnız olmadığın anlar olur; bir an önce yanında kimler varsa çekip gitmelerini ve kendinle baş başa kalmayı arzu eder olursun. Sonra iç sesin başlar çalışmaya, sen de aynı yüzün birbirine sevdalı iki gözü gibi ruh ve can olarak kenetlenirsin."