İşrâk felsefesinin fikrî-tarihî bağlamı şimdiye kadar tam olarak ortaya konulmuş değildir. İşrâkîlik, genelde Meşşâî ve özelde İbn Sînâ felsefesine bir tepki olarak görülmüş, kadim Farsî unsurlar içeren, mistik-sezgisel bir felsefe olarak tanımlanmıştır. Esasında bu unsurlar Sühreverdî'nin İşrâkî felsefesinde vardır, ancak bu unsurların İşrâkîliğin bütünlüğü içindeki yeri ve hakeza İşrâkîliğin genel İslâm felsefesi içindeki konumu henüz doğru şekilde tespit edilememiştir.
İşrâk felsefesi Gazzâlî'nin felsefeye ve filozoflara yönelttiği eleştirileri itibara alan ve felsefenin fikrî, dinî ve ahlâkî yönünü ona göre reforme eden bir felsefedir. Gazzâlî'nin "yerlilik" içerikli eleştirilerine de yeterince cevap olduğu için, her ne kadar Sühreverdî'nin kendisi ilhad suçlamalarıyla dönemin Eyyûbî yönetimi tarafından öldürülmüş olsa da, felsefesi gerek açıkça ve kendi adıyla, gerek derinlerde ve başka isimler altında varlığını sürdürmüştür.
İşrâk geleneğinde Sühreverdî'nin kendisi ve doğrudan öğrencileri birinci halkayı, Şehrezûrî ikinci halkayı, İbn Kemmûne (ö. 683/1284) üçüncü halkayı, Kutbüddîn Şîrâzî (ö. 710/1311) ise dördüncü halkayı oluşturur. Dolayısıyla Şehrezûrî, başta Hikmetü'l-İşrâk Şerhi olmak üzere yazdığı eserler aracılığıyla İşrâkî geleneği sonraki nesillere aktarmada önemli bir rol oynamıştır.