VI/XII. yüzyıl Tasavvuf tarihi açısından kurum sallaşmanın başladığı ve büyük tarikatların teşekkül ettiği bir döneme denk gelmektedir. Bu dönemden sonra tekkeler tasavvufun eğitim kurumlan haline gelmiş ve sâlik denilen hakikat yolcusu, tekkede bir mürşidin gözetimi altında seyrüsülûkunu tamamlayıp kemale ulaşmaya çalışmıştır. Bu durum tekkenin genel yapısı ve işleyişine yönelik bir takım kuralların konulmasını zorunlu kılmıştır. Böylece hem tekkede istikrar sağlanmış hem de seyrüsülûk süreci istenen seviye ve sürede tamamlanmış olacaktır. Bu kurallar her ne kadar bütün tarikatlarda ana batlarıyla birbirleriyle benzerlik arz etse de bir tarikatı diğerinden ayıran yönler de olmuştur. Tarikatların âdâb ve erkânını oluşturan bu kurallar, "âdâbü's-sûfiyye, âdâbü'l-müridîn, tarikatnâme, hurde-i tarîk, usûl-i tarikat, erkânnâme, mi'yâr-ı tarikat" gibi isimler altında ele alınmış ve bu alanda önemli bir literatür oluşmuştur.
Çalışmamızın konusu olan Bolulu Himmet Efendi, âdâb-ı sûfiyyeye dair eserlerin kemâle eriştiği bir dönemde yaşamış ve Âdâb-ı Hurde-i Tarîkat ile Manzûm Tarîkatnâme isimli iki kıymetli eseriyle literatüre önemli katkılarda bulunmuştur. Bu iki güzide eser, genelde âdâb-ı sûfiyye literatürü özelde kendisine nisbet edilen ve Bayramiyye'nin yaklaşık üç asır boyunca İstanbul'daki temsilcisi olan Himmetiyye'nin âdâb ve erkânının anlaşılması bakımından önem arz etmektedir.