Yıl 1993. Bombay'da bir akşam. Gözüm Umman denizinin sularına dalarken, ben Udaipur, Jaipur ve Varanasi'yi düşlüyorum Trichur'da tanrılar insanlarla, bir tapınağın sahnesinde buluşmuşlardı. Cochin'de karşılaştığım İspanyol kadınla, Hollandalı mimar Goa'da karşılaşmışlardı. Delhi güzeldir ve oraya altın yağar yağmur gibi, der, eski bir hint şarkısı. Atalarımız türk sultanları bu kenti boş yere fethetmemişler. Yıl 2016. 23 yıl sonra, Mumbai'den Bicapur, Hampi, Haydarabad, Evrengabad, Ellora ve Ajanta mağaralarına doğru.
Sanat tarihçisi Dr Perran Üstündağ, 23 yıllık bir zaman dilimi arasında, anılarının izinden giderek, okuru farklı kültürlerin, mitolojilerin diyarı Hindistan'ın gizemli ve çok renkli dünyasına doğru, sanat tarihini de içeren bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculuk, binlerce yıl öncesindeki İndus uygarlığının görkemli antik kentlerinden, Budist heykel sanatının dingin anlatımına, Hindu mağara tapınaklarının olağanüstü görüntülerine ve Müslüman Türk Babürlü Imparatorluğunun şaheserlerine dek uzanıyor.