İlkokulu bitirdiğim senenin güz aylarıydı. Babam kasabaya gitmişti. Şehirde Dağ Arası köyünde oturan büyük amcamı görmüş. İki kardeş konuşup birbirlerine hal hatır sorduktan sonra amcam, davarlarını gütmem için babamdan beni istemiş. Kendi çoban oğlu askere gidince davar çobansız kalmış. Amcam da babama: 'Biliyor musun, oğlan askere gitti; bizim davar çobansız kaldı. Duran Ali'yi sal da oğlan askerden gelene kadar davarı gütsün, hem evden uzakta biraz açılır hem de emeğinin karşılığını veririm, eline üç beş kuruş para geçer' demiş. Babam bu haberi verdi ve yüzüme baktı: "Emmingilin davarını güder misin?" "Güderim," dedim. Düşüncem; amcamın dediği gibi evden uzakta kendi başıma bir iş yapmak ve amcam verirse üç beş kuruş da para kazanmaktı. Üstelik Dağ Arası, çok yabancım olan bir yer de değildi; az çok biliyordum. Daha önce, anamla bir iki kez Dağ Arası köyüne amcamları ziyarete gitmiştik.