Yurtlarını terk edip çocukları için gelmişlerdi İzmir'e…
Kalabalık nüfus, tek maaş olunca çocukların hepsinin okuma şansları olmamıştı
Onlar büyüyüp çalışmaya başlayınca eve fazladan ekmek de giriyordu. Akşamları oturdukları evin yasemin kokan bahçesinde yenen yemek, günün yorgunluğunu unuttururdu. Makarnaya kaşık çalınır, dertlerini unutarak mutluluk içinde sevgiyi ekmeklerine katık ederlerdi. Gülmeleri, neşeleri mahallede geç saatlere kadar yankılanırdı.
Güzel kızdı Lota. Nedim sevdalandığında, aşkının sonsuzluğa kadar süreceğine inanmıştı. Yeminleri öyle idi. Nedim'e bir sabah, uyandığında 'deniz taş kesti' deseler inanırdı da Lota'nın aniden gidişine inanması, inandırılması zor oldu.
Mesafeler uzaktı ve herkes kendi bildiği doğruyu yaşamaya devam ediyordu. Aşkları yıllarca sürdü. Olmadık olaylar yaşadılar. Filmlerdeki gibi idi her şey…
Bir araya gelseler belki çoğu şey düzelir, sevdaları yeniden alevlenebilirdi ama üstlerine yağması gereken yağmurlar gecikince, ıslanamadılar bile.
Gözden ırak olan gönülden ırak oldu zaman zaman.
Sabırsızlık, ihmalkârlık yanlış anlamalar gün geldi aşklarının boyunu kısalttı. Ne yaptılarsa olmadı.
Aşkın boyu kısa kaldı.????