Hayat ağaç gibi, şehir gibi madde değildi, zamanın içindeydi. Hayatın ağaç gibi, şehir gibi çift dikişi yoktu çünkü insan ölümlüydü. Hayatın beni beklediği yoktu. Umuru bile değildim. Hayat zamanın içine yerleşmiş, ayaklarını uzatmış, oluyordu da oluyordu. Zaman ise işini yapıyor, kendini hoyrat kullananı kale almıyor, kendini hoyrat kullanıp da ibadetini aksatana tahammülü de, müsamahası da olmadığını kıyamet gibi bildiriyordu. Hayatı zamanın istediğinden gayrı yaşamak günahtı.
Sepin Sinanlıoğlu'dan edebiyata parlak bir giriş. Hoyrat, sadece yeni bir kitabın değil, iyi bir yazarın da habercisi. -Kemal Varol
Belleğin kuytusundan sızan, unutuşun sisini aralayan bir ezgi. -Defne Suman
Sepin Sinanlıoğlu, eski yaralara yeni bir anlatı kurarak yaklaşıyor, ağacın sesini dinleyerek suyun yatağını izliyor. -Mahir Ünsal Eriş
Aile yadigârı piyanonun peşinden geçmişi, aşkı ve aidiyeti bulmak için İstanbul'dan Bitlis'e bir yolculuk… Miran ile Leyla'nın büyük aşkının hikâyesi.