"Bir devletin yıkılışından önce yasaları çoğalır" Tacitus "Ahlakın olmadığı yerde yasa bir şey yapamaz" Napoleon "Kötü yasalar zulmün en berbat şeklidir" Edmund Burke "En iyi yasalar; en az ve öz, en genel olanlardır" Montaigne "Bir memlekette ne kadar çok yasa ve nizam varsa, o kadar da çok hırsız ve hayduta rastlanır" Lao Tzu Hukuk ile medeniyet ve kültürleri arasında ahenk kuramayan cemiyetler bedbahttırlar" F. Rıfkı Atay
Hukuk politikası, en geniş anlamda hukuk yapım süreçlerinin rasyonelliğine ve bununla birlikte bilim dışılığına işaret etmek üzere başvurulan bir kavram olması dışında, kendisini oluşturan kelimelerin etimolojik anlamları çerçevesinde, bu ikisinin karşılıklı konumlandırılışıyla ilgili olarak da iki farklı şekilde tanımlanabilir. Hukukun politikanın aracı olması ya da politikanın hukukun emrinde olmasına göre, hem kavramın anlamı hem de işlev ve niteliği ciddi biçimde farklılaşır. Son birkaç yüzyıldır, hukuk ve politika ilişkisi çoğunlukla hukukun, politikanın aracı olduğu gerçeği üzerinden bir sorun alanı haline getirilmekte ve tartışılmaktadır. Bu durum, son yıllarda, Ülkemizde sıklıkla duyduğumuz (ve aslında fiilen de müşahede ettiğimiz), "hukukun ya da yargının siyasallaşması", "siyasetin hukuka ya da yargıya müdahalesi" gibi kavramlarla ifade edilmektedir.