Kız değil Sultanım, bu bir âfet! Dün geldi, ayağının tozuyla koğuşu fesada verdi. Deli desem bühtan olacak. Çünkü gözlerinde zekâ ışığı yanıyor. Akıllı desem yakışmayacak. Çünkü yaptıklarını hiçbir akıllı yapmaz. Sürekli ağlıyor, boyuna çırpınıyor. Gözyaşlarını sil diye mendil uzatsak alıp yırtıyor, yanağını okşayacak olsak elimizi ısırıyor, koğuşta tırmalamadığı yüz, tekmelemediği bacak bırakmadı. Hani, konuktur, yurdundan ayrı düşmüş bir zavallıdır diye düşünüp acımasam ağalara yalvarıp kamçılatacaktım. Yirmi dört saat içinde anamdan emdiğim sütü burnumdan getirdi. Ya geceleyin yaptıkları?... Hepimiz tatlı tatlı uyurken onun boğazlanıyormuş gibi acı acı böğürerek bir sıçrayışı, kapıya pencereye bir saldırışı var ki Edirne tımarhanesindeki zincirli deliler yapmaz. Ferman Sultanımın, şevketlû efendimindir ama cariyenize kalırsa bu kızı bir baltacıya filân vermeli, saraydan uzaklaştırmalı.