Arşi (ö. 1030/1620), Ergiri (Arnavutluk,Gjirokastra)'de yaşamış bir Bektaşi "dede"sidir. Kalenderhanelerde, abdallar arasında Melamilik terbiyesiyle yetişmiştir. Bektaşilik'in Arnavutluk coğrafyasında yayılıp yerleşmesini sağlayan öncülerden biri olduğu rivayet edilmiştir. Hayatının bir noktasında Hurufilik düşüncesini benimsemiş, şöhretini, bu mensubiyeti ve üstün şairlik yeteneğiyle kazanmıştır.
Günümüze ulaşan tek eseri Divan'ıdır. Şair olarak edebi çevrelerdeki etkisi sürekli olmuş, Divan'ıçokça kopya edilmiştir. Türkçeyi son derece etkili kullanan,cesur, pervasız, kendine has şiir üslubu olan coşkun bir şairdir.
Hurufiliği Türk diliyle nazma çeken az sayıdaki Türk şairi arasında kendine haklı bir yer edinmiştir. Hurufilik bilgisini; terminolojisi, türlü hesaplamaları,harf ve sayı sembolizmiyle şiir diline dökmeyi bilmiştir. Hurufiliği anlatırken örtülü bir dil kullanmış, sözcükleri şifrelemiş, tarzıyla övünmüştür.
Aslında Arşi lirik bir gazel şairidir. Gazel formundaki şiirlerinde Türkçenin ses güzelliği ve ritmik yapısını güçlü biçimde okuyucuya hissettirmekte, üslubu yer yer halk şiiri havasına bürünmektedir. Türkçe yanında Farsçaya da hakim bir şair olduğu aşikardır. Arşi'yi 20. yüzyılın başında yeniden keşfedip kültür hayatımıza takdim eden Rıza Tevfik Bölükbaşı,bilim çevrelerinde tanınmasını sağlayan ise özellikle Abdülbaki Gölpınarlı ve Sadettin Nüzhet Ergun olmuştur. Divanı daha önce ülkemizde yayınlanmamıştır.