Aslı Mehmed bin Tâceddin'e atfedilen bu hüsn-i hat risâlesi, aslında kendisine Van'da Ali Efendi adında bir zât tarafından Türkçeye çevrilmesi için verilmiştir. Mehmed bin Tâceddin'in risâleyi Farsçadan Türkçeye eklemeler yaparak tercüme etmesiyle bu eser ortaya çıkmıştır.
Risâlemizde sülüs yazısıyla ilgili geniş nazarî bilgilerin yanında harflerin anatomik yapıları, noktalama usulüyle ölçülendirilerek izah edilmiştir. Bunun yanında müfredât, mürekkebât ve harflerin çeşitli yazılışları, misalleriyle gösterilmiştir. Sülüs yazı taliminde kabul gören ve defalarca istinsah edilen bu eserin yayımlanma gayesi; hocadan talebeye, nesilden nesle nakledilen bu kadim usullerin bir arada takdim edilmesidir.
Bu eser, devrinde hocalık vasfıyla öne çıkan ve büyük bir üstâd olan Kebecizâde Mehmed Vasfi Efendi'nin kaleminden çıkmış olması hasebiyle çok önemlidir. Konyalı Ebûbekir Râşid Efendi'nin talebelerinden olan hattat, başta Sultan II. Mahmud olmak üzere birçok talebe yetiştirmiştir. Bereketli bir ömür süren hattat, yirmi Kur'ân-ı Kerîm, üç Şifâ-i Şerîf, yüz elliyi aşkın Delâilü'l-Hayrât, iki yüz elli kadar dua kitabı, Pend şerhleri, Nefeszâde Risâlesi, Amme cüzleri, dört yüz elli civarında Hilye-i Şerîf ve yüzlerce kıt'a yazmıştır.
Esasında günümüzdeki birçok hattat da üstâdın talebelerinden Çömez Mustafa Efendi, onun talebesi Kazasker Mustafa İzzet Efendi, onun talebesi Şefik Bey, onun talebesi Hasan Rıza Efendi ve onun talebesi, Cumhuriyet dönemi hattatlarımızdan Mustafa Halim Özyazıcı vesilesiyle bu silsileye bağlıdır.
İslâm sanatlarına hizmet eden ve bize nice güzel eser bırakan bütün geçmiş üstâdlarımıza rahmet vesilesi olması niyazıyla…