Ferat Emen bazı imkânsız gerçekleri-makul olmayan kimlikleri sivri ve ısıran diliyle, iştahla muhatapların yüzüne çarpıyor. Anlatılmayanı anlattığı için cesaret madalyası beklemiyor asla. Verdiği rahatsızlıktan ötürü pişman ya da üzgün değil. Mizacı böyle. Böyle olması gerektiği için böyle.
At çarpması, Naim Süleymanoğlu, bekârlığa veda partisi, kaçakçılar, Aya Leyla'nın peygamberliği ve müritleri, geyik avı şöleni… Hüsniye Hanım'ın Ağzı "Ferat Emen Hadisesi"nin ilk yumruğu.
Buraya ölmeye geldim. Geçen çarşamba ilk denememde başarıyordum az kalsın. Kendimi boğuyordum. Suda. İyi yüzerim. Bu engel oldu. İyi yüzmem, irademin önüne geçti.
Uzun süredir düşünüyorum. Ölmeyi. Büyük resim şu. Boğulmayı başaramazsam, eriyeceğim. Yemeyerek. Zihnim karıncalanacak ve zafiyet geçireceğim. İç organlarımdan parçaları ağzımdan dışarı tüküreceğim. Ölüme giden adımlarımı böyle atacağımı kestiriyorum. Yoksa bu şekilde ölündüğünü bildiğimden değil. Burası bu deneme için iyi bir yer.
Canınıza kıymak isterseniz nereye gidersiniz?
Ben buraya gelirdim yine. Çünkü ölmeden önce son görmek istediğim yer bu kasaba. Rüzgâr kesilse bile, sivrisinek olmuyor.