İnsan yaşamının önemli faaliyetlerinden biri edebiyattır. Bu anlamda edebiyat sahasında meydana gelen gelişim ve değişimleri, insan duygu ve düşünce dünyasının dışa vurumu olarak görmek gerekir. Edebiyatın bu özelliğe sahip oluşu; onun bireye, topluma, çevreye ve en önemlisi kişinin kendisine dönük anlatımlarından kaynaklanmaktadır. Edebiyatı özel kılan diğer bir kavram, kültürdür. Edebiyatın kültürle iç içe oluşu ve kültürü zenginleştirip sonraki nesillere aktarması, onun belirgin özelliklerinden biridir.
Şüphesiz edebiyatın özelliklerini bize yansıtan sanatçılardır. Bu anlamda sözü edilecek sanatçılardan biri, Hüsrev Hatemi'dir. 1960'lı yıllardan beri yazdığı düşünce yazıları ve şiirleriyle Türk edebiyatında yer edinen Hatemi, birçok bakımdan okur için yol gösterici olmuştur. Şiirlerindeki temaların çeşitliliği, onların ince bir işçilikle işlenmesi, geçmişe ve geleneğe dokunan yönü; bu anlamda şiirini farklı kılmaktadır. Şiirlerindeki bu özelliklerle beraber onların modern yaşamla ilintili yönlerinin de altını çizmek gerekir. Çünkü onun şiiri, bir nevi modern dünyada yaşayan birey ve toplumun yaşadıklarının izdüşümüdür.
Şiirlerinin yanında unutmamamız gereken diğer bir konu, onun düşünce yazılarıdır. Birçok kavramın tartışıldığı bu yazılarda, Türk-İslam toplumunun son yüzyıllarda geçirmiş olduğu değişimlerin izlerine rastlanır. Yer yer karamsarlık, umutsuzluk, sert eleştiriler söz konusu olsa da genel anlamda belli bir fikrin etrafında gelişen ve kenetlenen, ümitvar ve ayakları yere basan bir tutumla karşılaşılır. Bu bağlamda onun yazılarında değişimler yansıtılmakla beraber çözümler de üretilmektedir. İleri sürülen bu çözümlerden olsa gerek kendinden emin, söylediklerinin arkasında duran bir şahsiyetle karşılaşmaktayız. Bu çerçevede Türk aydınının genelinde mevcut olan bunalım ve Doğu-Batı çatışması, onun yazılarında bulunmaz. Çünkü o, yüzyıllardır kültür, gelenek ve geçmişle şekillenmiş bir sesin temsilcisidir.