Belki de o, bütün bunları küçücük, tatlı gözlerinden yaşlar boşalırcasına haykırarak söylemek istiyordu. Ama hiçbirini söyleyemedi. Ey ailem! Hoşça kalın diyemedi, sessizce ayrıldı.
İlaçlar elinden gayriihtiyari düşmüştü. Bakışlarını beyaz çarşafa dikmişti, sadece oraya bakıyordu, başka da bir şey görmek istemiyordu, ama gördüğüne inanmak da istemiyordu. Adımlarını güçlükle atarak, beyaz çarşafın altında yatan küçücük bedene yaklaşıyordu, ama korkuyla yürüyordu, içinden "Ya gerçekse?" diyordu. Bir yandan görmek istiyor, öte yandan da kızının ölebileceğine inanmak istemiyordu. Yine, kendi kendine "Hayır, benim kızım daha küçük, ölemez!"diyordu. Her attığı adımda yatağa yaklaşıyordu, ama yüreği uzaklara götürmek istiyordu. Tam yaklaşmıştı ki, o an durmak istedi. Fersiz bakışları, beyaz çarşafa odaklanmıştı, bakışları sabitti, yanaklarından Elif için yaşlar akıyordu. Yine aynı sözünü yineleyerek, "Ya gerçekse?"Donakalmıştı, kimseyi duymuyor, görmüyordu.