Hadisler/sünnet İslâm'ın deliller hiyerarşisinde Kur'ân'dan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Hz. Peygamber kendisine yüklenen beyân vazifesi gereği bazen Kur'ân'ın temas ettiği bir meseleyi te'kid, bazen Kur'ân'da yer alan bir hükmü tafsîl ve beyân etmiş, bazen de Kur'ân'ın sükût ettiği konularda hüküm koymuştur. Onun yapmış olduğu açıklamalar ashâb döneminde yaygın olarak ezberle, kısmen de yazılarak korunmuş ve aktarılmıştır. Korunan ve aktarılan hadisler ilerleyen zamanlarda garîb sözcüklerin açıklanması (garîbü'l-hadîs), hadisler arasında görülen teâruzun giderilmesi (muhtelifü'l-hadîs), hadislerin anlaşılması ve onlardan hüküm çıkarılmasına yönelik çalışmalara (fıkhu'l-hadîs) konu olmuş ve bir bakıma daha sonra müesses hâle gelecek hadis şerhçiliğinin alt yapısı oluşturulmuştur. Hicrî dördüncü asra gelindiğinde ise mezkûr çalışmalarla alt yapısı oluşturulan hadis şerhçiliği Ulûmu'l-hadîs'in bir dalı olmuş ve ilk meyvelerini vermeye başlamıştır.
Çalışmamızın konusu döneminin hadis, fıkıh, tefsir, akîde, zühd ve takvâ sahasında en önde gelen âlimlerinden, Hanbelî mezhebinin temsilcisi, selef-i sâlihinin yolunun takipçisi, İbn Receb el-Hanbelî'nin Buhârî'nin Sahîh'i üzerine yazdığı Fethu'l-Bârî isimli şerhtir.
Hadis kitapları içerisinde en güvenilir olanı İmam Buhârî'nin Sahîh'idir. Bu genel kabul âlimlerin Buhârî'nin kitabı üzerinde farklı çalışmalar yapmalarına vesile olmuştur. Bu çalışmalar içerisinde en zengin olanı da Sahîh'i anlamak için telif edilen şerh çalışmalarıdır. İbn Receb'in hadis şerhçiliğine dair katkılarını tespit etmeye yönelik olan çalışmamız bu yönden önem arz etmektedir.