Size orada bulunanları tanıtmaya kalkacak değilim. Ne kendilerinden ne karakterlerinden ne de eylemlerinden söz etmeye niyetim var. Uyanmak için ara sıra içtenlikli çabalara girişen, düş ürünü figüranlara benziyorlardı: Hepsi can dostlardı, hepsi de başkalarını dert edinen insanlardı. Benim şimdi söylemek istediğim tek şey, iyice kafayı bulmuş olduğumuz ve içkiye henüz doymadığımızdı. Ve "yalnızlar" olarak hayli kalabalıktık.
Bir grup insan, içki içip sohbet etmek amacıyla bir evde toplanmıştır. Ortalık hayli kötü durumdadır. İçkilerin ve tartışmaların ortasında çıkışı arayan romanın başkişisi, kendini bir anda revirde, evin çatı katında bulur. İçerideki Hasta Bakıcı, ona her şeyin iç yüzünü anlatmaya başlar ve birlikte sihirli bir kapıdan girerek uzun bir yolculuğa çıkarlar.
Vergilius'un mihmandarlığında üç âlemi gezen Dante gibi, başkişi de Hasta Bakıcı'nın öncülüğünde bambaşka bir dünyada bulur kendini. Bu dünyada Kaçaklar, Kıpraşanlar, Lüzumsuz Eşya Fabrikatörleri, Açıklayıcılar, Tanrılar gibi bir sürü farklı grup yaşamaktadır ve coğrafya da en az kendileri kadar tuhaftır.
René Daumal'ın başyapıtı kabul edilen İçki Âlemi, derinlikli bir toplum eleştirisidir aslında. Daumal toplumun her kesimine büyük eleştiriler yöneltirken mizahın gücünü de kullanmaktan çekinmez.
Ve içki asla bitmez!