Sağlığın bir yandan insan hakkı olarak ileri sürülebilen diğer yandan alınıp satılabilen, metalaşmış bir olgu halini almasıyla, paternalist hasta-hekim ilişkisi, hastanın hekimin faaliyetlerini sorguladığı bir ilişkiye dönüşmüştür. Böylece sağlık hukuku, ayrı bir hukuk dalı olarak ortaya çıkmıştır.
Sağlık hizmetlerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda sorumluluğun tespiti ve yargılama usulü bakımından klasik idare ve idari yargılama hukuku kuralları yetersiz kalmıştır. Mahkemeler ve uygulayıcılar, sağlık hizmetlerinin kendine has niteliklerini dikkate alarak farklı çözümler üretmişlerdir. Sağlık hizmetlerinin özel hukuk kişileri ya da kamu kuruluşları tarafından sunulduğu haller ile, zararın bizatihi hizmetin kendisinden veya sağlık personelinin kusurundan kaynaklandığı hallerde, sorumluluğun tespiti bakımından farklı esaslar benimsenmiştir. Bu çalışmada, başta Danıştay olmak üzere, yüksek yargı mercilerinin kararları bütün olarak ele alınmış, sağlık hizmetlerinin kendine özgü sorumluluk rejimi ortaya konulmuştur.
Sorumluluğun esaslarının hekim ve hizmet perspektifinden, tümevarım yoluyla incelendiği bu çalışmada, sağlık hizmetlerine ilişkin uyuşmazlıklar bakımından sorumluluğunun ortaya çıkışından, zararın tazminine kadarki süreç bir bütün halinde sunulmuştur.
Ayrıca, sağlık hizmetlerinin teşkilatlanması ve sorumluluk hukuku bakımından ülkemizin model aldığı Fransız hukukunun, ulusal hukukumuzdaki tartışmalı konular ile uygulamadaki eksikliklerin giderilmesi bakımından yol gösterici olacağı düşüncesiyle, Fransız uygulaması Conseil d'Etat içtihadı ve öğreti yönüyle çalışmanın neredeyse bütününde karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.
Uygulama ve içtihadi hukuk yoğunluklu bu eserin, başta sağlık hizmetleri sunucuları ve hukukçular olmak üzere okuyuculara faydalı olmasını dilerim.