Dünyayı yıkımdan koruyan şey sevgi aktarımıdır.
Tarih, kendilerini ölüme adamış olanlarla sevgiye adamış olanlar arasında gidip gelir.
Özerklik için yanıp tutuşuyor, fakat kendimizi başkalarının hâkimiyetine teslim ediyoruz.
Özümüze ulaşabileceğimiz tüm kapıları kapatarak, kurtarıcımız olarak büyüklük ararken daha da körleştik. Kurtarıcı bir kimlik bulma yolundaki beyhude arayışımız sonucunda sahte tanrılara sığındık. Fakat bu tanrılar insanları küçümsemekten başka bir işe yaramıyor; ne kendilerini ne de başkalarını sevebiliyorlar.
Günümüzün "yükselen değeri" milliyetçilik içindeki kimlik oluşumları da bu sürecin ne kadar derinlere kök salabildiğini, tanrı yaratma yoluyla kendini bulma sıkıntısının ne denli ağır olduğunu ortaya koyuyor. Bugün tüm dünyada azınlıklar eziliyor ve aşağılanıyorsa, bu milliyetçiliğin sevgiyle hiçbir ilişkisi bulunmadığını; kendine ihaneti bastırmak için yaratılan şiddet duygusundan beslendiğini görmemiz gerekiyor.
Sevgisizliğe karşı koymadığımız sürece kendi kimliğimize ulaşamayız. Arno Gruen birey oluşumuzu kabul etmek ve buna değer vermek için geçmemiz gereken kapıları aralayarak, incinebilirliğimizi kabul edebilmemiz, gerçek sevgiyle karşılaşınca korkmadan kucak açabilmemiz ve tanrıyı kendi içimizde aramamız için yüzümüze kocaman bir ayna tutuyor. Terör ve savaş, nefret ve tehdit yüklü dünyamızı barışa taşıyabilmek, özgürlük ve adaleti öncelikle kendi içimizde geçerli kılmakla mümkün olabilir.