O dönemde, eylemciler arasındaki dostluk, yoldaşlık, atılganlık, fedakârlık, omuz omuza katlanılan zorlukları ön plana çıkararak 68 Kuşağı'ndan övgüyle bahsedenler duygu saplantısıyla meşguller. Peki, bu eylemler ne için, hangi maksatla, nasıl bir hedef güderek yapılmıştı? Sosyalist bir devrim yapmak için; yahut devrimci heyecanları basamak yaparak iktidar hırslarını tatmin etmek isteyenlerce kullanıldıkları için; yahut Kızılordu'nun 68'deki Prag İşgalini perdelemek isteyen beynelmilel komünizmin propaganda anaforuna kapıldıkları için... Bunlar o gün görülmüyor idiyse, bugün açıkça ortaya çıktı! Ama bunu itiraf etme olgunluğunu gösteren bir-iki zayıf sesten başka "aydın sorumluluğu" taşıyan yok. 1968'de Ülkücüler de vardı! Bunlara uymayan, bunlara karşı çıkan, o günkü "son Türk devleti"ni kızıl emperyalizme peşkeş çekmek isteyenlere -iktidarın aczine rağmen- fırsat vermeyen; ihtilalcilerin oyunlarını bozan, devrimcilerin üniversiteye ve sokağa hâkim olmalarını engelleyen Ülkücüler!... Onlar da yok sayılıyorlar... Ama varlardı; doğru yoldalardı; haklılardı; başarılı da oldular... Bu kitap 68 Kuşağı tabiri etrafında oluşturulan atmosfere aykırı yönden bir katkıdır. Erol Kılınç