11 Eylül 2001 olayları sonrasında birçok Batılı siyaset ve güvenlik uzmanı, tehdit algılamalarına dair hazırladıkları raporlarında, İslam dünyasından gelecek olası terörist tehlikenin kaynağının İran himayesindeki Şii orijinli oluşumlar değil, el-Kaide gibi Vehhabi yapılanmalar olduğunu belirtiyorlardı. ABD'nin Arap dünyasındaki kadim müttefiki Suudi Arabistan Krallığı, Vehhabiliğin anavatanı olarak, bu yeni konjonktürde Amerikalı siyasilerin işaret ettikleri hedeflerden birisi haline geliverdi. İlkönce İran'daki Humeyni, daha sonra da Irak'taki Saddam rejimlerine karşı ABD'nin Ortadoğu'daki yüksek menfaatlerini korumak için kendi iç istikrarını ve ekonomik refahını tehlikeye sokma pahasına elinden gelen her türlü yardım ve desteği sağlamış olan Suudi Arabistan, nasıl böyle bir pozisyona düşmüştü? Bu duruma kralların, prenslerin ve üst düzey yöneticilerin izlemiş oldukları bilinçli bir politika ile mi gelinmişti? Yoksa, yönetime rağmen Suudi Arabistan halkının ya da halk içinde belli bir sosyal-dinî damarın siyasi yönelimleri mi bu sonucu doğurmuştu? Devlet politikası veya söz konusu yönelimlerin arkasında dinin oynadığı rol nedir? Din, Suudi Arabistan'da İslamiyet'in Vehhabi yorumu mudur? Vehhabilik sadece Suudi Arabistan'a özgü ve Suudilere ait bir dinî anlayış mıdır? Söz konusu olası tehdit bizzat Vehhabilikten mi kaynaklanmaktadır? Vehhabiler İslamcı mıdır? Ya da her İslamcı Vehhabi midir?
Daha da çoğaltılabilecek bu popüler soruların merak edilen cevaplarını bulabilmek için öncelikle Suudi Arabistan Krallığı ile Vehhabilik ideolojisinin ilişki alanını bütünüyle ortaya çıkarmak gerekecektir. Araştırmamız, Suudi Arabistan'ın son yüzyılındaki din-devlet ilişkilerini analiz ederek yukarıdaki sorulara yanıt bulmayı amaçlamaktadır.