"Elindeki paketten bisküvilerin ve gül kokulu lokumların kokusu geliyordu Edip'in burnuna, aynı seneler öncesinde olduğu gibi.
Bir an önce iki bisküvinin arasına koyacağı gül kokulu lokumu şerbetle yemek için sabırsızlanıyordu, heyecanlıydı, seneler öncesinde olduğu gibi."
Yazamamanın sancılarını yaşayan Edip, elli yıl önce yaşadığı köyünü ziyaret etmeye karar vermişti. Otuz beş yıl önce Türkiye'den Almanya'ya giden uçağa bindiği gibi bu sefer de Almanya'dan çocukluğuna giden bir uçağa binmişti. Otuz beş yıl önce, tanımadığı insanlar ve bilmediği bir kültür için kilometrelerce yol katetmişti. Şimdi ise çocukluğunun geçtiği köye gitmesine rağmen durum farklı değildi. Elli yıl önce köyünden, otuz beş yıl önce ise İstanbul'dan ayrılmıştı. Çocukluğunu, gençliğini, doğduğu köyünü ve büyüdüğü İstanbul'u geride bırakmıştı. Şimdi, elli yıl sonra köyüne dönen Edip, eski tatlar, kokular ve tanıdıklar ile geçmişten gelen, unutulmuş ve yarım kalmış anıları su yüzüne çıkarıyor.
"Edip, derin bir nefes alarak başladı anlatmaya.
Tıpkı elli sene öncesinde olduğu gibi."