Önemsediğimiz, kıymetler biçtiğimiz, hatta uğruna ölesiye sevdalandığımızı söylediklerimize, acaba kendimizi doğru bir biçimde
anlatabiliyor muyuz?.. Ya da, onların duygularını hissedebiliyor muyuz?.. Ya da onlar duygularımızın sesini duyup anlayabiliyorlar mı?..
Bu eserde yazar, bir yandan eski bir telkari ustasının maharetli elleriyle hikâyeyi ince desenlerle nakşederken, diğer yandan, zaman
zaman da bilge bir arkeoloğun sabrıyla, yüzyılların tarihi acılarını gün yüzüne çıkarmış. Bu kadarla da yetinmemiş, hikâyenin içine Süryani
şarabı tadında, düşündürücü öğretiler serperek, yaşama dair ipuçları vermiş.
"İki Pınar Arası" bir solukta, keyifle okuyacağınız bir roman...