Dickens, yaşamı çizip araştırırken ve kapitalizmin nesnel çelişkilerini gözönüne sererken, burjuva toplumuna karşı kaçınılmaz bir biçimde eleştirel bir tavır almış olan 19. yüzyıl gerçekçi yazarlarının başta gelenlerindendir. Toplumu çatışan insan çıkarlarının arenası sayan Dickens meseleyi olduğu yerde bırakmamış, toplumsal mücadele kavramına kendi gerçek sınıfsal içeriğini de katarak kapitalist toplumsal ilişkilerin tümünün eleştirisine yönelmiştir. İngiltere'de olgunluk dönemini yaşayan burjuva demokrasisi ile kapitalist gelişmenin içerdiği olumsuz yanların bilincine vardıkça, Dickens'in başlangıçtaki iyimserliği kararmaya başlamış; alayın yerini ise öfkeli bir yergi almıştır. "İki Şehrin Hikayesi", sürükleyici gerilimi ve güçlü lirizmiyle, okunması gereken Dickens romanlarının en önemlilerinden biridir.