Dünya üzerinde kılıçtan sonra en kanlı savaşlar çıkaran aynı zamanda onları bitiren, kalem savaşları olmuştur. Hatta bazen kalemin ucu, kılıcın kendinden keskin olmuştur. Her şeyi bilmek, insan var olduğu günden bu yana baş döndürücü bir tutku olmuştur. Fakat her şeyi kapsamanın zorluğu, modern bilimin bilgiyi sürüklediği yollarda daha da zor olmuştur. "Bütün kuğular beyazdır" bilgisinin… 1697'de Willem de Vlamingh'ın Batı Avustralya'da ilk defa "bir siyah kuğu" görmesiyle şüpheye düşmesi, modern bilim felsefesinin derinden sorgulanmasına sebep olmuştur. Çünkü bu önerme, hiç siyah kuğu ile karşılaşmayacağımız kesinliğini ortadan kaldırmıştır. Yeryüzündeki bilgi-insan ilişkisine, hikâyenin sonundan başlarsak ki; bu noktada hem insan hem de bilgi dert yanacaktır. Modern bilgiyle dizayn edilen hayat içindeki siyah kuğu körlüğünden kaçınma ve alıştığımız durumlara farklı açılardan bakabilme konusunda; en çok İnsan/Toplum Bilimleri ile Din Bilimleri ah edecektir. Modern bilim var olduğundan bu yana, meşruiyet ve makuliyet mücadelesi veren Doğa Bilimlerine nazaran daha az değer gören bu iki alanın müntesiplerinin, bu bilgi felsefesi içerisindeki yeri, tarihsel süreci ve karşılaştıkları teorik ve pratik sorunlara odaklanılacağından, bu alanlarda çalışanlar için faydalı olacak bir eserdir. Sosyal Bilimler içinde yer alan Din Bilimleri ise bu hiyerarşide en alt basamakta durmaktadır. Hem din hem de din-bilim ilişkisi, bu dönemin en çok savaş verdiği konu olup Din Bilimleri bu savaşın en çetin sahnelerinin yaşandığı meydan olmuştur.