Reklamların, televizyonun ve sosyal medyanın ürettiği, ardı arkası kesilmeyen bir enformasyon ve görüntü akışının içinde yolumuzu bulmaya çalışıyoruz. Her birimiz, birer şirket gibi sermayemizi artırmanın peşindeyiz; ama maddi değil toplumsal sermaye bu, sahip olduğumuz niteliklerden ve diğer insanlarla kurduğumuz ilişkilerden oluşuyor. Her şey pazarlanıp satılabiliyor artık ve aslında biz de sürekli o nihai ürünü satmaya çalışıyoruz: Kendimizi.
Küratör ve eleştirmen Nato Thompson, bütün bunların toplumsal meselelere angaje sanatçı ve aktivistler için ne anlama geldiğini soruyor. Dünyayı bir görüntü ve enformasyon seli basmışken insanın kendine ait bir ses bulması mümkün müdür? Sanat tarihinden pek çok şeyi ve yakın zamanlarda da siyasal taban örgütlenmesinin çoğu yöntemini kendine mal etmiş olan şu tüketici kapitalizmi denen dev makineyle nasıl başa çıkılabilir?
Thompson, günümüzün en yenilikçi sanatçı ve aktivistlerinin çalışmalarına odaklanarak, kendi topluluklarını iktidarı görmek ve baştan hayal etmek için cesaretlendiren mekân, kurum ve toplumsal hareketleri ele alıyor. Alternatif sanat mekânlarından kooperatif evlerine, Occupy hareketinden Arap Baharı'na kadar, yakın zamanda ve hâlâ kitleler için iktidara meydan okuma yollarını açan mekân ve pratiklerin nasıl mümkün olabildiğini gösteriyor.
Nato Thompson, yazar ve küratör. Bağımsız sanat platformu Philadelphia Contemporary'nin sanat yönetmenliğini yürütüyor.