Kayseri için iftiharla kullanılan "Dâr-ül ilim, Dâr-ül Feth, Makarrı Ulemâ" gibi sıfatlar, ortalama sekiz asırdır hafızalardan silinmemiştir. "Sanayici şehri, ticaret merkezi" gibi tanımlamalar, diğer sıfatlar yanında çok yeni kalmakta hatta ilim şehrini gölgelemektedir. Her ne kadar Asurlulardan beri ticaretle anılması coğrafi özelliklerden kaynaklansa bile şehrin büyümesine ciddi bir katkı sağlamamıştır. Danişmend Beyliği ile beraber artık "İslam yurdu" olarak tescil edilen Kayseri, kurulan medreseleri ve âlimleri ile kısa zamanda ilim ve bilim yurdu haline gelmiştir. Selçuklu Sultanı Aleâddin Keykubat'ın, Doğu coğrafyasına yapacağı tüm seferlerin komuta merkezi Kayseri olmuş, ordu burada hazırlanarak sefer emri almış, fetih dönüşü, zaferler şehirde kutlanmış, ordunun yaralı askerleri burada tedavi altına alınmıştır. Bu nedenle seferlerin başlangıç ve bitim mekânı olduğu için "Dâr-ül Fetih" de denilmiştir. Bu iki önemli sıfat yanında, sonraki asırlarda seçkin bir etiket ile "Makarrı ulemâ" sıfatı eklenmiştir. "Âlimler yatağı, ilim merkezi, âlimlerin uğrak yeri" gibi tanımlamalarla ifade edeceğimiz bu unvan boşuna verilmemiş, Danişmend ve Selçuklu ile başlayan "ilim şehri" olma hüviyeti, Osmanlıların kuruluş ve gelişme safhasında, Anadolu toprağına ciddi katkı sağlamıştır. Çalışmamızda kısaca Kayseri'nin geçmişinden kesitler sunup, ilgi alanımız olan eğitim ve öğretim tarihini, şehrin Müslümanlar tarafından fethinden itibaren tarihi seyir içinde ele aldık. Amacımız, geçmiş neslimizi günümüze aktarmak ve onların gayretlerini hayırla yâd etmekten ibarettir.