Farklı dil, din ve ırk tasavvuruna sahip insanlar arasında yüzyıllarca esenlik ve barışı sağlayan İslam dini ve medeniyeti şimdilerde niçin yitik konumunda ve yeniden diriltmek için neler yapabiliriz? Filozoflara göre, insanın amacı dünyada mutluluğu (tahsilu's-saada) elde etmektir. Tanrı, insanlara dünyada refah, ahirette felahı sağlayacak ilkeleri (ed-Din) farklı zaman ve mekânlarda, farklı dillerde farklı uygulayıcılar (nebi/rasul) aracılığıyla göndermiştir. O halde mutluluğun elde edilmesi öncelikle Tanrı-Evren-İnsan ilişkilerinin nasıl olduğunun tabii/pozitif/ideal (b)ilimlerle açıklanmasını, sonra bu evrenin niçin yaratıldığı sorusuyla ilgili olarak ilahiyat ve medeni ilimler (siyaset/fıkıh/ kelam/ahlak) ile cevabını aranmasından geçer. Diğer bir ifadeyle yitik medeniyetimizin kuruluş kodlarını yeniden keşfetmek ve güncel soru/n/lara çözümler üretebilecek bir bilgi, bilim ve felsefe tasavvuru oluşturmak ve bunları hayata geçirmeye çalışmak gerekir.
Bu anlamda Fârâbî'nin İlimlerin Sayımı adlı eseri İslam Felsefesi tarihinde ilk olma özelliğini taşımaktadır. İlimleri ve bunlara dair disiplinlerin temelini oluşturan ilkeleri ele alıp incelediği için aslında bir yöntem bilim kitabıdır. Teorik ve pratik felsefeye dair disiplinlerden bahseden Fârâbî'nin en önemli özelliği fıkıh ve kelam ilimlerini medeni/siyaset ilmi çerçevesinde incelemesidir. Böylece ahlak ve siyaset birlikteliği pratik felsefeye dâhil olur ki bu, dönemi için yeni bir yaklaşımdır. Tanrı ve âlem ilişkisini açıklarken sudur öğretisi gibi salt metafizik bir açıklama yaparak bunu dil, düşünce ve mantık irtibatı açısından tutarlı bir şekilde sunmak, sonra ruh analiziyle devam etmek ve siyaset felsefesiyle sitemini kurmak, varlığı bir bütün olarak tasavvur edip, insanı da bu bütünlük içinde incelemek onun bir sistem filozofu olduğunu gösterir.