Milyonlarca yıldır süregelen gezginci, avcı ve toplayıcı yaşamdan yerleşik köy yaşantısına, besin üretimi ve hayvancılığa dayalı çiftçiliğe geçiş, bu süreç içinde gerçekleşti. Yerleşik yaşama, çiftçiliğe, üretime dayalı bu yeni yaşam biçimi, günümüz uygarlığının temelini oluşturan aile düzeni, miras hukuku, mülkiyet, bürokrasi, yönetsel, dini ve askeri kurumlar gibi oluşumların tetikleyicisi oldu. Bu nedenle Neolitik dönemin yansıttığı bu yeni yaşam biçiminin nerede, nasıl, ne zaman ortaya çıktığı ve başka coğrafyalara nasıl ve neden yayıldığı soruları, bilim dünyasının yüzyıla yakındır yanıt aradığı soruların başında geliyor.
Anadolu'da M.Ö. 2000'lere ait ilk yazılı belgelerin, Kayseri yakınlarındaki Kültepe'de bulunması ile Anadolu'da tarihi devirler başlar. Anadolu coğrafyasında ilk kazılar ise; 19. yüzyılda yabancı arkeologlarca başlatıldı. Alman arkeolog Schliemann'ın Truva kentini bulmak için başladığı kazı uzun yıllar sürdü. Daha sonra Anadolu'daki ilkçağ uygarlıklarını araştırmak isteyen Alman, Avusturyalı ve ABD'li arkeologlar da Bergama, Priene, Milet, Efes ve Şart gibi tarihi bölgelerde kazılar yaptılar. Alacahöyük'teki ilk kazılar, Osmanlı arkeolog Theodor Makridi tarafından 1907'de yapıldı. Bu kazıların sonuçları ile çalışma alanımız ''Anadolu Uygarlıklarına'' ait bilgilerimiz yavaş yavaş da olsa şekillenmeye başladı. Çek asıllı Bedrich Hrozny, 1917 yılında ilk Hitit gramer bilgilerini yayımlamasıyla Hititler ile başlayan Anadolu Uygarlıkları Tarihi Frig, Lidya, Urartu ve iyon medeniyetlerinin izleri konusunda günümüze kadar sürdürülen çalışmalar sonucu Anadolu Uygarlıkları Tarihi hızla şekillenmeye başladı...