İnsanlık tarihi, olması gerekenler/ilkeler ile olanlar/realite arasındaki etkileşimin serüvenidir. Durum, geçmişte ve günümüzde bu şekilde olduğu gibi gelecekte de farklı olmayacaktır. Bu iki husus arasındaki benzeşme ya da ayrışma ise olanların; yani realitenin meşruiyet derecesini ortaya koyacaktır.
Her zaman, olması gereken ilkelere bağlı bir hayat yaşayan ve realiteyi bu ilkeler doğrultusunda değerlendirip ona göre tavır belirleyen Hz. Peygamber (sas), kendisinden sonra aynı yolu takip etmeleri için ümmetine Kur'ân ve Sünnet'i emanet bırakmıştır.
Kur'ân ve Sünnet ölçeğinde bir meşruiyet anlayışıyla Hz. Peygamber'den (sas) öğrendikleri hakikatleri uygulama gayretinde olan Râşit halifeler de yönetime gelme ve yönetimdeki icraatlar hususunda bu kriterlere ters düşmemek için özen göstermişlerdir. Ancak Hz. Osman (ra) döneminde İslâm toplumunda sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda yaşanmaya başlanan değişimle birlikte şartlar değişmeye başlamış ve Emevîler döneminde bambaşka bir hâl almıştır. Kısacası Hz. Osman'ın (ra) katliyle başlayan süreç, İslâm toplumunda meşruiyet anlayışındaki değişimin de başlangıcı olmuştur.