Günümüzde Doğu Akdeniz bölgesinin doğal uçak gemisi olan Kıbrıs adası, önemli enerji rotaları üzerinde bulunmasının yanı sıra, keşfedilen hidrokarbon rezervleri ile birlikte Çukurova potansiyel enerji hub'ının uzaktan koruyucusu olma özelliğine sahiptir. Suriye iç savaşı ile birlikte Doğu Akdeniz de Tartus limanına sahip olan Rusya, İsrail-Rum Kesimi-Yunanistan birlikteliğiyle ortaya konulmak istenen East-Med planı, Mısır'ın önderliğinde oluşturulan ve Türkiye'nin dışlandığı Doğu Akdeniz Gaz Forumu, Türkiye'nin KKTC ve Libya'nın meşru hükümeti ile imzalamış olduğu anlaşmalar çerçevesinde başlatmış olduğu enerji arama/tarama faaliyetleri; günümüzün Doğu Akdeniz bölgesindeki güç mücadelelerini yansıtmaktadır. Geçtiğimiz aylarda Türkiye'nin, Libya meşru hükümeti ile imzalamış olduğu anlaşma çerçevesinde Meis adası yakınlarında NAVTEX (Yazılı Seyir Uyarı Sistemi) ilan etmesinin ardından Yunan kuvvetleriyle bir gerginlik yaşanmıştır. Oruç Reis sismik araştırma gemisinin faaliyetlerinin engellenmesine yönelik herhangi bir girişimi önlemek adına bölgede hazır bir şekilde bulunan Türk savaş gemileri; Türkiye'nin uluslararası anlaşmalar ile elde etmiş olduğu kazanımlardan taviz vermeyeceğini açık bir şekilde göstermektedir. 1974 Kıbrıs Barış harekâtında olduğu gibi Türkiye; ulusal güvenlik temelli hassasiyetlerinin yılmaz savunuculuğunu yapma yolunda her daim kararlı bir duruş sergilemektedir.
Türkiye ve Yunanistan arasında yaşanan kısa süreli gerginlikten dolayı rahatsızlığını dile getiren Almanya Dışişleri Bakanı Sözcüsü Christopher Burger, ''Türkiye ve Yunanistan arasında gerilim yaşanmasını istemiyoruz, AB-Türkiye ilişkilerinde ilerleme görmek istiyoruz lakin bu Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de ki meydan okumalarından vazgeçmesi ile mümkün olabilir'' açıklamasında bulunmuştur. Türkiye bölgede meydan okuyan bir ülke sıfatı ile değil Kıbrıs Barış harekâtında da olduğu gibi garantör ülke sıfatı ile bulunmaktadır. Türkiye'yi saf dışı bırakarak Doğu Akdeniz Gaz Forumunu düzenleyen ve bölgeden Avrupa'ya enerji transferi sağlaması planlanan East-Med projesini ortaya atanlar yaşanan gerilimlerin motivasyon kaynaklarını oluşturmaktadır.
Doğu Akdeniz'de enerji yoğunluğunun en fazla olduğu bölge olan Levant sahasında, İsrail-Rum Kesimi ve Mısır enerji politikaları noktasında eşgüdümlü bir şekilde hareket etmektedirler. Mısır'ın sahip olmuş olduğu sıvılaştırılmış doğal gaz tesisleri (LNG) vasıtasıyla özellikle Levant bölgesinden çıkarılacak olan enerjinin Mısır'a aktarılıp ardından işlenmesi ile birlikte ihraç edilmesine yönelik planlar ortaya atılmaktadır. Enerji transferi noktasında ki bir diğer anlaşma ise İsrail-Rum Kesimi ve Yunanistan arasında imzalanan East-Med boru hattı projesidir. Lakin bu proje, Türk kıta sahanlığından geçmesi münasebetiyle Türkiye'den izin alınmasını gerektiren bir projedir. Libya, Mısır ve Levant sahasındaki gelişmeler göz önüne alındığında Kıbrıs adasının enerji politikaları üzerinde sahip olmuş olduğu jeo-stratejik ve jeo-politik önem ortaya çıkmaktadır. Mısır yönetiminin Libya'ya yönelik, ulusal güvenliğinin sınırlarını 'Petrol Hilali' enerji sahası olarak belirlemiş olması; bölgede devletlerarası güç dengelerini şekillendiren etmenlerden birinin enerji olduğunu açık bir şekilde ifade etmektedir.
Türkiye'nin sismik araştırma ve sondaj gemileri ile aktif bir şekilde Doğu Akdeniz bölgesinde faaliyetlerde bulunması, Libya'nın meşru hükümeti ile yapılan güvenlik ve deniz yetki alanlarının belirlendiği anlaşmalar, Libya sahasında verilen askeri danışmanlık hizmeti ile birlikte UMH güçlerinin meşru ilerleyişi; Türkiye'ye Doğu Akdeniz bölgesinde stratejik üstünlük sağlayan güç çarpanlarıdır. Güç çarpanının kuvvet, zaman ve mekan faktörleri ışığında stratejik bir hamleye dönüştürülmesi halinde bölgedeki tüm rakiplerini geride bırakacak Türkiye yeni Roterdam'ı Yeni Çukurova'da inşa edecektir. Enerjinin Avrupa'ya ve Asya Pasifiğe açılan kapısı Çukurova olacaktır.