Türk toplumu "ırk" mefhumu üzerine değil, "millet" mefhumu üzerine kuruludur. Cumhuriyetin kuruluşunda rejime kimlik kazandıran ve anlam yükleyen aydınlardan biri olan Mustafa Kemal Paşa da bu şuurla hareket ederek "Ne mutlu Türk olana" yerine "Ne mutlu Türküm diyene" lafzı ile çıkış noktasını göstermiştir. Dolayısıyla cumhuriyeti kuranların kafalarındaki millet mefhumu, bu ülkenin yurttaşlarının hiçbir ayrım yapılmadan bütünüdür ve söz konusu olan bu millet, hâkimiyetin yegâne sahibidir. Birtakım ideolojik saplantılardan yola çıkılarak, Türk kimliğini tartışmak ve bütüncü yönünün dumura uğradığını söylemek Türkiye Cumhuriyeti devletini anlayamamak hattâ kabullenememek anlamına gelir.
Maksatlı bir şekilde zenginlik olarak kabul edilmesi gereken milletin bünyesindeki her farklılığı abartarak yansıtanlar ve bu farklılıklardan yola çıkarak etnik ırkçılık yapanlar, bizatihi ırkçı olanlardır. Bu anlamda düşünüldüğünde "Türkiyelilik" kavramını dillendirenler ve kendilerinin Türk milletinden farklı olduklarını vurgulayarak etnik farklılıkları kurcalayanlar, bütün hayatlarını ve siyasetlerini etnik farklılık üzerine kuranlardır. Bugün bazı yarım kafalı sözde aydınların yazılarında Cumhuriyetin ilk yıllarında "ırkçılığın devletin resmi ideolojisi hâline geldiğini" ima etmeleri, Türk kimliğinin sıkıntılı olduğu iddiasını ispata yöneliktir. Bu tür iddialarla yapılmak istenen ise Cumhuriyetin sahip olduğu kimliği problemli göstererek, Türk kimliğinin bütüncü yönünü gizlemek ve inkâr etmektir.
Ülkemizdeki oportünistler, kozmopolitler ve etnik bölücüler Türk kimliğinden rahatsız diye, "Türkiyelilik" adıyla yeni bir kimlik ihdas etmeye çalışmak yeni Türk devletini ve Cumhuriyeti kuran "Kuva-yı Milliye Ruhu"nu reddetmek anlamına gelir. Bugün Türkiye'de soy ve kültür bakımından çatısı altında toplanılacak bir ve tek kimlik olarak Türk kimliği ve bu kimliğe bağlı bir siyasî yapılanma yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti mevcuttur.
-E. Semih Yalçın-
(Tanıtım Bülteninden)