"Sanatın imajları bir sapma yaratan, bir benzemezlik üreten işlemlerdir. Sözcükler gözün belki göreceği bir şeyi betimler ya da asla görmeyeceği şeyi ifade ederler, bir fikri kasıtlı olarak aydınlatır ya da karartırlar. Görülebilir biçimler anlaşılması gereken bir anlamı önümüze koyar ya da çekip alırlar. Bir kamera hareketi bir manzarayı öncelerken bir başkasını keşfeder; bir piyanist siyah ekranın 'arkasında' bir müzik cümlesi çalar. Bütün bu ilişkiler birtakım imgeleri tanımlarlar. Bununla iki şey söylemek istiyorum. Birincisi, sanatın imgeleri, bu nitelikleriyle, birer benzemezliktir. İkincisi, imge görülebilir olanın tekelinde değildir. Öyle bir görülebilir vardır ki görüntü oluşturmaz; öyle imajlar/imgeler vardır ki tümüyle sözcüklerden oluşmuştur."
Rancière İmajların Yazgısı'nda, felsefe, sinema, edebiyat ve çağdaş sanat arasında mekik dokuyarak, imajın, imgenin, görüntünün farklı disiplinlerdeki anlamları, işlevleri, yazgıları üzerine düşünüyor. Godard ve Bresson gibi sinemacılar; Foucault, Deleuze, Adorno ve Barthes gibi düşünürlerden hareketle, gerçekliğin yerini alan, imgeye dönüşen, görüntüler halinde çevremizi kuşatan "imaj"ların dünyasına baş döndürücü bir disiplinlerarası yolculuk…