İlâhî muvahhidlerin bakış açısına göre, yaratılış âleminin ve insanın yapısı ve bu iki temel unsurun bağlantısı hakka dayalıdır ve bu üçgenin hiçbir köşesinde bâtıla yer yoktur. Kur'ân'daki birçok âyet varlık nizamının hak ekseni üzerine kurulduğuna, bâtılınsa ''suyun üzerindeki köpük gibi'' olduğuna ve sonsuza kadar ayakta kalamayacağına işaret eder. Bazıları bu hak üzere oluşu, âlem ve Âdem'in yaratılışındaki geometri olarak tefsir eder, kimisi bunu kâinatın düzeninin yapısının zorunluluğu sayar, başkaları da bu hak merkezliliği takvalıların ödülünün ve günahkârların cezasının kefili olarak görür. Bu yapıyı koruyan Allahu Teâlâ son mesajının metninde dünyayı kendi adaletçisiyle diriltecektir ve onu vasîlerin ve velilerin sonuncusu, masum ve kâmil insan, vadedilmiş varlık olan Mehdî ile programlamıştır.