Türkler 14. yüzyılın ortalarından itibaren Balkanlara büyük ölçüde egemen oldular. 1389 Kosova Savaşı'nda Sırpların yenilgisi aynı zamanda yedi yüzyıl sürecek olan büyük bir kinin de fitilini ateşledi. Bu kin, 19. yüzyılın sonunda Osmanlı'nın Balkanlarda çözülmesinin de ana unsurunu teşkil etti. Bir taraftan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu diğer taraftan Rus Çarlığı'nın girişimleri, diğer yandan da batılı aydınların eski Yunan hayranlığı, Balkanları Komitacılık ve gizli örgütlerin yuvası haline getirdi. Hala büyük ölçüde Osmanlı egemenliği altında bulunan Balkan Toprakları önce 1908 İhtilali daha sonra ise Balkan Savaşları'yla yeni bir yapıya ve yeni devletlerin kuruluşuna sahne oldu. Ancak bu durum pek fazla uzun sürmedi ve Birinci Dünya Savaşı sonrasında Balkanlar yeniden şekillendi.
Savaş sonucunda Balkanlarda söz sahibi olan Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya-Macaristan İmparatorluğu tarihteki yerini alırken Rus Çarlığı ise şekil değiştirdi. Osmanlı'nın egemen olduğu Anadolu toprakları ile Rumeli topraklarının küçük bir kısmında ulusal temellere dayalı Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Savaş gerekçelerinin varlığını sürdürmesi sebebiyle Balkanları olası bir savaştan korumak için Türkiye ve Yunanistan'ın girişimleri sonucunda 1934 yılında Balkan Paktı kurulmasına rağmen bu paktın da ömür kısa sürdü. İkinci Dünya Savaşı Türkiye dışında tüm Balkan Topraklarını savaş alanı haline getiridi. Savaşın sonunda bu defa Balkanlar ideolojik olarak ikiye ayrıldı. Türkiye ve Yunanistan Amerika Birleşik Devletleri'nin öncülüğündeki Batı Dünyası ile birlikte hareket ederken diğer Balkan Devletleri Sovyetler Birliği'nin dağılması Balkanları bir kez daha savaşa sürükledi. Balkanlar bu kez dışarıdaki güçlerle değil birbirleriyle savaştılar.
28 Haziran 1389'da Balkanlarda Sırplar tarafından yaratılan mit, 28 Haziran 1914'te 1. Dünya Savaşı'nın çıkmasına sebep olan suikastı, Miloseviç'in 28 Haziran 1989'da yaptığı konuşma Yugoslavya'da iç savaşın başlamasına sebep oldu.