Tarihi gizem romanlarının usta yazarı John Dickson Carr'ın ilk 1942 yılında yayınladığı gizem romanı, İmparator'un Enfiye Kutusu, bir polisiyenin olmazsa olmazını, yani gizemli olayı, bu olayın önündeki sis perdesini, ardında yatan gerçeği, türün pek çok ucuz örneğindeki sıradanlığa, basitliğe karşı çıkar, adeta gerek okura gerekse diğer polisiye roman yazarlarına ders verir, söz konusu roman türünü hak ettiği mertebeye çıkarır nitelikte duru, akıcı bir üslup ve usta işi betimlemelerle bezenmiş bir hâlde çıkıyor okur karşısına.
Bu kez dedektif, psikolog Dr. Kinross'tur. Hikâye, Fransa'nın yaz aylarında kıtanın her bölgesinden zengin tatilcileri, yazlıkçıları birkaç haftalığına kendine çeken, bunun dışındaki zamanlardaysa az sayıdaki yöre ahalisinin dünyadan yalıtılmış, gözlerden ırak, sessiz, sakin hayatlar sürdüğü bir tatil yöresinde geçer. Usta yazarın enfes tasvirleri, hemen hiçbir detayı atlamayan tarifleriyle her sokağını, her köşe başını kolayca gözlerimizin önüne getirebildiğimiz bu yöre, sunduğu yalıtılmışlık ve sakinlikle birilerinden ve/veya geçmişinden kaçmak isteyenler için de, huzur ve dinginlik arayanlar için de bulunmaz hint kumaşıdır kuşkusuz.
Her şey, bu güzel tatil yöresinin daimi sakinlerinden olan ve huzurlu ve dingin yaşamında belki de en keyifli oyunu/oyuncağı, pahalı merakı, tarihi eser koleksiyonculuğu olan İngiltere vatandaşı Sir Maurice Lawes'ın Napolyon'a ait olduğu söylenen cep saati şeklinde, üzeri değerli taşlarla süslü enfiye kutusu ekseninde gelişir. Sir, söz konusu enfiye kutusunu henüz aldığı gece, sadece oyuncağını değil, hayatını da elinden alan bir cinayete kurban gider. Aynı sokakta, hemen karşı villada yaşayan, Lawes ailesinin müstakbel gelini, genç ve güzel İngiliz kadın, Eve Neill da cinayet zanlılarından biridir. Çalınan değerli kolye ve müthiş enfiye kutusunun kendisi de çözülmeyi bekleyen diğer gizemlerdir. Senaryosunu Compton Bennett'in yazdığı 1957 yılı yapımı That Woman Opposite adlı film ile beyaz perdeye de taşınmış olan romanın, Carr'ın en iyi romanlarından biri olmasının yanında, yazarın 'polisiye roman nasıl yazılır' dersi verircesine yaptığı göndermeleri, suç tarihindeki bilgisini konuşturduğu açıklamaları, mekân, karakter ve duygu tasvirlerindeki eşsiz detaycılığıyla bir anlamda klasik ve hatasız bir polisiye roman şablonu sunduğunun da altını çizmek gerekir.
Carter Dickson,Carr Dickson ve Roger Fairbairn mahlaslarını da kullanan, ilk romanı It Walks By Night'ı 1930'da kaleme alan, sonrasında son derece üretken bir yazar olarak yılda dört, beş roman yayınlayan, kilitli oda gizeminin efendisi ve polisiye roman altın çağının önde gelen isimlerinden biri olan John Dickson Carr'ı, 1950'lerde yazmaya başladığı ve sonrasında bu janrda yazan ilk yazar olmasa da, elde ettiği başarılarla o zamanlardan bu yana en popüler alt janrlardan biri olagelen tarihî polisiye romanın tanınmasına ve sevilmesine oldukça büyük bir katkı sağlayan önemli bir üstadı, her ne kadar geçmişte, hayli uzun bir zaman önce, otuza yakın kitabı Türkçeye aktarılmışsa da nicedir unutulmuş olan bir polisiye kurdunu, eleştirmenlerden fanatik okurlarına pek çokları tarafından kapalı oda cinayetler ve imkânsız suçlar içermeyen en iyi romanı olduğu söylenen bu romanıyla tam da iş üstünde görüyoruz.
Polisiye tutkunlarına şimdiden iyi okumalar...