Dünya hayatı tümüyle bir imtihan alanıdır. İnsanı başıboş olarak yaratmayan Cenâb-ı Allah, onu bu imtihan alanında her an çeşitli nimet ve musibetlerle sınamaktadır. Gerçekten nimet ve musibetlerle dolu olan bu dünya hayatının her anı bunlarla kaplıdır. İnsan ya nimet içindedir ya da musibetlerle boğuşmaktadır.
İnsan azdığı zaman Rabbini unutmaya doğru meyleder ve kendisini varlıklı ve başkasına ihtiyaç duymaktan müstağni görmeye başlar (Alak, 6-7). İşte onun imtihanı o zaman başlar. Nimetlere sabredip şükreden ve bu nimetlerin hakkını veren kimse imtihanı kazanır; ancak nimetler içine gömülüp de bu nimetleri kendisine veren Rabbini unutan kimse ise imtihanı kaybeder ve ahirette nasipsiz kalır.