İnanç bazen ayrıştırır, bazen birleştirir insanları. Ne kadar yabancı gelse de, farklıyı arayan insan için farklı dünyaların temsilidir inanç. Sadece farklılığı aramak değildir hedef, içindeki "ben" ve dışındaki "öteki" arasındaki ince ama sağlam bir manevi bağı kurmaktır ulaşılmak istenen. Evrendeki her şey hareket halindedir ve her hareketin bir amacı vardır. İnsan doğasının bir parçasıdır inanç ya da iman, gezmek de bu doğanın diğer parçalarından. Gezgin olan insan için, eski bir alışkanlıktır inancının gereği seyahat etmek. Günümüz insanı için sadece inanç değil, arınma, öğrenme, arama, merakını giderme, yeniliklere karşı özüne inmedir işin temeli. Hoşgörünün de en güzel örneklerine şahit olur insan gezerken. İnsan böylece öğrenir "ben"i bulmayı, öğrenir "saygının anlamını", öğrenir "ötekini anlamayı", öğrenir "değişim karşısında içindeki köklerin değerini". Hz. Adem ve Hz. Havva'nın cennetten dünyaya inişiyla başlar, kıyamete kadar devam eder yolculuk. İnsan ne katarsa bu yolculuktan kendine, karlı saymalıdır bir o kadar kendini, hem bu dünyada hem öbür dünyada.
"Gel, gel, ne olursan ol yine gel.
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel. Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel." Hz. Mevlana'dan