Tüm dünyada kabul edilen gerçek, insan haklarının aynı zamanda sivil haklar söylemi, kapitalizme karşı bireyin korunmasını ve yine kapitalizm içinde bireysel farklılıkların gelişimini esas alır. Haklar, bir önceki yüzyılın aksine devletler için değil, bireyler ve hatta doğrudan insanlar içindir.
Günümüzdeki yeni siyasi gelişmeler, insan haklarını araçsallaştırarak 'bağnaz milliyetçi akımlar' dahilinde yeni devletçikler oluşturma çabasına girmişlerdir. Bu anlamda insan hakları, kendi içinde birtakım politik riskleri de barındırmakta olduğundan hakların uluslararasılık boyutu yeniden yorumlanmalıdır.
Bu kitap, insan haklarını kolektif ya da grup hakları şeklinde değerlendiren görüşlere karşı çıkarak, hakların öznesini doğrudan 'insan' kabul eden, kültürel ve insani farklılıkları haklarla teminat altına alan ve hakları birer pratik/bireylerin somut talebi olarak gören yaklaşımla ortaya çıktı. Kitapta yer alan makaleler, hakların nasıl ve ne şekilde yerelleştiğini, ana dile nasıl içkin hale geldiğini, bireylerin ve / veya kurumların gündelik hayat dahilinde insan haklarına ilişkin yorumlarını, anlama ve anlamdırma biçimlerini kapsamaktadır.