İnsan hakları güvenlik, eşitlik, siyasal katılım, eğitim, hukuk uygulaması gibi konularda evrensel standartlar bildirir. Dünya üzerindeki halklar ve ülkeler ise gelenek, din, sosyo-ekonomik gelişmişlik, günlük hayat pratikleri açısından muazzam bir çeşitlilik arz etmektedir1. Söz konusu evrensel standartlar ve muazzam çeşitlilik arasındaki gerilim, insan haklarına yönelik "kültürel görecilik (cultural relativism)" olarak bilinen eleştiriyi ortaya çıkarmıştır.
Bu eleştiriyi ileri sürenler, bir kültüre ait değerin başka bir kültüre uygulanamayacağı gerekçesiyle, insan haklarının kendi kültürlerine bağlı bazı özelliklerle bağdaşmadığını vurgulamakta ve bu hakların kendi kültürleri açısından geçerli olamayacağını ifade etmektedir. Kültürel göreci eleştiriler, insan haklarının algılanmasını ve benimsenmesini etkileyebilecek bir potansiyele sahip olduğu için, bazı coğrafyalarda uygulanmasını olumsuz yönde etkileyebilecektir. Bu sebeple evrensel insan haklarını dünyadaki kültürel çeşitlilikle uyumlu hale getirmeye; insan haklarında evrensellik-kültürel görecilik tartışmasında hem evrenselcileri hem de kültürel görecileri tatmin ederek tartışmanın iki tarafını uzlaştırabilecek bir insan hakları teorisine ihtiyaç vardır. Peki insan haklarının evrenselliği ile kültürel görecilik nasıl uzlaştırılabilir? İşte bu kitabın cevap vermeye çalıştığı ana soru budur.