"Allah beni ona itaatsizlik ettiğim için cezalandırdı. Ben Cennetteki bir melektim ve Allah'a karşı geldim. Allah benden yere inip bir kadının canını almamı istedi. Uçup yere indim, baktım ki, ikiz doğurmuş hasta bir kadın, yalnız başına yatıyor. Kızlar annelerinin yanı başında çabalayıp duruyorlardı. Fakat kadında onları kaldırıp göğsüne götürecek güç bile yoktu. Kadın beni görür görmez ruhunu almak için geldiğimi anladı; ağlayarak yalvardı:
-'Ey Allah'ın meleği! Kocamın üstüne bir ağaç devrildi, öldü, onu daha üç gün önce gömdük. Ne bir kardeşim, ne bir teyzem ne de bir annem var. Yetim kalan çocuklarıma bakacak kimsem yok. Canımı alma, bırak çocuklarımı emzireyim, onları büyüteyim. Yürüdüklerini göreyim. Çocuklar anasız babasız yaşayamazlar.
Ben de kadının sözünü dinledim. Canını almadım. Çocuklardan birini göğsüne verdim, ötekini kucağına koydum ve Allah'ın huzuruna çıktım.
-Kadının canını alamadım. Kocası ağaç altında kalarak can vermiş. Kadın ikiz doğurmuş. Canını almayayım diye bana yalvarıyor. Bana: 'Bırak, çocuklarımı büyüteyim, onlar anasız babasız yaşayamazlar,' diyor. Ben de kadının canını alamadım.
Allah da bana: "Git o annenin canını al ve şu üç hakikati öğren: İnsanda yaşayan nedir? İnsanlara verilmemiş olan şey nedir? Ve İnsan ne ile yaşar?
Bu hakikatleri öğrendiğinde Cennete geri döneceksin," dedi.