"İnsanlarla Geçinebilme Sanatı" adlı bu çalışmaya yönelmemizin sebebi; isimleri Müslüman, fakat tavır ve davranışları İslamiyet'i temsil etmeyen etrafımızdaki insanların mevcudiyetidir. Oysa asırlarca İslam medeniyetine beşiklik yapmış bu topraklarda İslam'ın ahlakı, onun edebi, adabı ve onun değerleri hâkim olmalıydı.
Burada yaşayan insanlar, bütün insani özellikleri ve Yüce İslam'ın o mükemmel ahlaki faziletlerini üzerlerinde taşıyarak, gayrimüslimlere örneklik teşkil etmeliydi.
İnsan hak ve hürriyetleri, özgürlükler, terbiye ve talim, tahammül ve hoşgörü, anlatım, üslup ve diğer konularda bütün insanlara nispetle örnek bir tutum ve davranış sergilemeliydiler. En iyi aile tarzını, en mükemmel toplumsal hayatı ve en güzel ilişki ve davranış biçimini sunmalıydılar.
Dargınlıkların, küskünlüklerin, kargaşaların, kavgaların, çatışmaların, cinayetlerin, en az olması geren yerler bu topraklar olmalıydı. "Hiç şüphesiz ben, ahlaki güzellikleri tamamlamak için gönderildim" diye buyuran bir Peygamberin ümmeti olarak bunlar, aileleriyle, akrabalarıyla, komşularıyla ve diğer insanlarla en iyi münasebet tarzını gerçekleştirmeli; en adil, en dürüst ve en iyi bir ahlaki tutum sergilemeliydiler.