Temelde, doğrudan bir yatırım aracı olan gayrimenkul, aileler için konut, ekonomide faaliyette bulunan gerçek ve tüzel kişiler içinse hizmet ve üretim sektörlerinin kullanıldığı binalar olmak üzere, dünyadaki bütün ülkelerde ekonomi içinde oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Bilhassa bugün için, gelişmiş ekonomiler içindeki sermayenin yarısı, iktisadi açıdan durağan varlıklar biçiminde nitelendirilen gayrimenkuller olmakla birlikte, bunlar sermaye piyasası yoluyla var olan varlık değerleri tedavül ettirilecek bir biçimde, ülkenin ekonomik sistemine kanalize edilmezlerse, ekonomik hayatta gerçek değerlerine ulaşamamakta ve verebilecekleri ekonomik menfaati tam olarak sağlayamamaktadırlar. Zira gayrimenkullere bağlanan ekonomik değerler, parasal anlamda çok yüksek iken, sabit bir yatırım aracı olarak kaldıkları sürece, ekonomiye tam bir faydada bulunamamaktadırlar.
Bunun yanında, büyük oranda yabancı sermayeye ihtiyaç duyulan gelişmekte olan ülkelerde, gayrimenkule yapılacak yatırımların büyüyebilmesi ve yeterli seviyeye ulaşabilmesi için, bu yatırımları sağlayacak belli bir finansman yeterliliğine sahip kişi ya da gruplardan toplanabilmesi imkanını ortaya çıkartmak gerekmektedir. İşte, bunu sağlayabilmek için de, alacak menkul kıymetleştirmesinin yer aldığı, konut ağırlıklı bir gayrimenkul finansman sistemi gereklidir...