Gelecek hakkında hiçbir tahminde bulunmadan, plan yapmadan sadece günü yaşayıp âna hapsedilseydik bütün mücadeleler gereksiz olacaktı. İçimizde çarpışan fikirlere, duygu ve tutkulara güçsüz bir şekilde katılacaktık. Evet, bu ilginç bir savaş olurdu, ama seyirci konumundaki akıl –önceden sonucu bildiğinden- umutsuzluğa kapılacaktı. Hatta eğlenmek için yarışın sonucuna dair iddiaya girecek, bu bahsi kazanacağından herkesin güvenini elde edecekti. Zaten pek çoğuna göre aklın bundan başka bir rolü yoktur. Çünkü bütün insanlar tahminlerinin kölesidir. Başlarına gelecek şeyleri önceden tahmin eder, böylece onu gerçekleştirir ve kendilerini özgür zannederler. Kuvvetsizliğinden utanan akıl da sonuna dek kendisinin hükümdar olduğu gibi tatlı bir yanılgının zevkini çıkarır. Fakat gerçekte arzularımız yaptıkları şeyi aklı devre dışı bırakarak yapar.
Cemil Meriç'in, disiplin içinde çalışmayı bu kitaptan öğrendim dediği İrade Eğitimi, fıtratımızda bulunan tembellikle savaşma, rehavete son verme gibi konularda yol gösterici bir nitelik taşıyor. Bir pedagog da olan yazar, verimli çalışmanın gereklerine değinirken yorgunluğu gidermede seçilecek yollara, hatta uyku saatlerinin düzenlenmesine kadar pek çok tavsiyede bulunuyor. Bu etkili yöntemler on dokuzuncu yüzyılda kaleme alınmasına rağmen günümüze de ışık tutmakta. Kendi içimize çekilmenin vereceği mutluluk söylemi, kişinin yeteneklerini yine kendi çabalarıyla geliştirmesi hususundaki önermeleriyle eserin bir başucu kitabı olacağına inanıyoruz.