İran'da İslâm Devrimi'nin ardından yaşananlar, başta Türkiye olmak üzere bütün İslâm dünyası için yakından incelenmesi gereken önemli bir tecrübedir. Çünkü devrimin ardından kurulan yönetim, meşruiyetini hem İslam'a hem de cumhuriyet rejimine dayalı değerlerden alma iddiasındadır. Ancak uygulamada yaşanan sorunlar, rejim ideolojisinin arka planında yatan dinî düşünceyi ciddi bir şekilde sorgulamaya itmiştir.
Elinizdeki kitap "İran'da Entelektüel Dinî Düşünce Hareketi" başlığıyla bu sorgulama serüvenini ana hatlarıyla ortaya koymaya çalışmaktadır. Konu, gerek ülke içinde gerekse dışında farklı yaklaşımlarıyla ses getiren, Süruş, Şebüsteri, Kediver ve Melikyan gibi önemli düşünürler üzerinden ele alınmaktadır. Bu isimler, kölelik, gayri müslimlerin hukuku, kadın-erkek ilişkileri vs. ile ilgili fıkhî hükümlerin, yaşadığımız dönemin şartları ve pek çok ülkenin altına imza attığı insan haklarıyla uyumlu olmadığı konusunda hemfikirdirler.
Dolayısıyla İran'da yaşanan problemleri, yönetimin Şiî oluşuna ya da dinî hükümleri yanlış uygulayışına hasretmek mümkün değildir. Günümüzde zahirî ve şekilci yaklaşımlardan doğan sıkıntıları yakından tecrübe eden yenilikçi müslüman düşünürlerin dinin manevî boyutunu vurgulayarak demokrasiye ve sekülarizme yer açmaları elbetteki dikkate değerdir.