Hz. Niyâzî-i Mısrî diyor ki: "Hikmet sahibi Allah, kuluna hikmet nasip ederse o kul soru sormaktan vazgeçer. Her şeyi yerli yerinde görür. Bir kusurun, bir eksiğin, fakirliğin, zararın, cehlin ve küfrün kaldırılmasını doğru bulmaz. Anlar ki zulüm diye bir şey yok, olanların hepsi Allah'ın adâletinin bir neticesidir. Her şer hayırla biter, her zararda fayda vardır. Sıkıntı huzura, rahatlık sıkıntıya kapı açar. Bütün bunları anlayan kul soru sormaya edep eder."
Bu hakikatlerin üst seviyede idrakini ise şöyle yorumluyor: "İnsanlara Allah'ın nuruyla bakarsan insanların şerlileri ile hayırlıları bir olur. Her ikisiyle de karışıp konuşman eşittir. Hatta şerlileri arasına katılırsın ki sana eziyet etsinler de onların eziyetlerine tahammül edesin, bunun yanında onlara iyilik edesin. Çünkü Sevgili'nin âşıka celâl ile muamelesi, cemâl ile muamelesinden daha tatlıdır. İşte bu bakış sırasında melâikenin bakışı, utancından mahvolur."
Niyâzî-i Mısrî'nin yetmiş bir sofradan oluşan İrfan Sofraları adlı eserinin onuncu ve on beşinci sofralar arasındaki sohbetlerinin şerh edildiği bu kitap, okuyucuyu irfânın mânâsına davet etmektedir.