Gözünü açıp kitapları görmüştür sanki! Nerede bir kalem kıvrılır, nereden akar sözcükler, nereye döner yüzünü kâğıt, söz hangi koyakta/ kuytuda çoğalır; bilsin/ bilinsin ister.
Bahri Karaduman'dır o, nice usta kalemde/ seste emeği ışıl ışıl olan...
Bir ömrün çoğunu dahası varını yoğunu buna vermiş... kanat alıştırmalarından usta işi taklalara, uzak iklimlerden yakın limanlara "ah, hepsine erişsem" derdiyle tutuşup yanmıştır.
Okur, çizer; okur, not düşer, okur, dert edinir; okur, söyler... ille ki paylaşsın, duyursun ister... başka gözler de görsün onun dikkatinde çoğalanları... satırlarında çığlık çığlığadır heyecanı, yüreğinden yükselen çocuk hevesi...
Dünyanın/ dünyamızın yazını ilgi çemberindedir, genişçe açar şemsiyesini. Ne ki başka bir derdi de nicedir koynunda soluklandığı kentidir, İzmir'dir. İzmir'deki kanat vuruşlarını, kımıldayan yaprakları, inceden akan suyu, denizin çoğun ipileyişini kimi çoğalan sesini, çisil çisil yağmuru, imbatın omuzladığı kederi, gevreğin yakışıklı kokusunu, çiğdemin çıtır türküsünü doldurur heybesine/ çıkınına, düşer yollara... Bir patikadan yürümenin inceliğiyle açar kalemini, düşer postacının izine:
- Hey okur! Mektubun var! Açarsan pencereni İzmir senin olur! İlk mektubu "Işığa Yeniden Bakmak"tı. Bu, ikincisi. Bakın, İzmir'in türküsü çoğalıyor kapınızda.
- Yunus Bekir Yurdakul