Tarihi çok eski çağlara kadar uzanan Erzurum, bulunduğu mevki itibarıyla pek çok devlete ev sahipliği yapmış, Türk hâkimiyetine geçtikten sonra da bölgede sürekli aktif bir rol oynamıştır. 15. yüzyıldan sonra İran ve XIX. yüzyıldan itibaren de Rusya'ya karşı yürütülen mücadelelerde Anadolu savunma hattının merkezi olmuş, yapılan savaşların tüm yükünü çekmiş ve bu yüzden Erzurum halkı büyük sıkıntılar yaşamıştır.
Tarih açısından çok kısa sayılabilecek -yaklaşık elli yıllık- bir dönem içinde 1828-1829, 1856 ve nihayet 1877-1878 yıllarında üç büyük Rus Savaşı ile sarsılan Erzurum, uzun müddet bunun etkisinden kurtulamamıştır. Yaşadığı savaşlardan sonra bir de bölgeye akın eden muhacir dalgalarını karşılayan Erzurum, kendi yaralarını saramadan yeni yeni gailelerle de mücadele etmek zorunda kalmıştır.
Savaşlarla perişan olan şehir, daha toparlanmaya fırsat bulamadan 1859 yılında yaşanan deprem felaketiyle neredeyse tamamen yıkılıp, harap olmuştur. Şehrin yaralarının -o zamanki koşullar göz önünde bulundurulduğunda- ne kadar çabuk sarıldığı dikkate şayandır.
Tüm bu savaşları ve yıkımları yaşayan Erzurum insanının özveri ve çalışkanlığının bir örneği de hem Erzurum-Trabzon Yolu'nun hem de Erzurum İstihkâmlarının inşası sırasında müşahede edilmiştir. Hatta bu özveriye bir teşekkür amacıyla, yapılan tabyalardan biri Ahali Tabyası olarak adlandırılmış ve bu durum ölümsüzleştirilmiştir.
Bölgede yaşayan Ermeniler üzerinde misyonerler tarafından çok ciddi çalışmalar yürütülmüştür. Protestan Ermeniler, Amerikalı; Protestanlar dışında kalan Gregoryen ve Katolik Ermeniler de diğer Batılı misyoner güçler tarafından etki altına alınmaya çalışılmıştır. Öyle ki, temelde Hıristiyan olan bu azınlıkların en kısa zamanda derlenip, toparlanarak Osmanlı Devleti aleyhine isyana hazırlanmaları için ne lazımsa yapılmıştır. Erzurum da, gerek demografik yapısı, gerekse konumu itibariyle misyonerler tarafından üzerinde önemle durulan bölgelerden biri olmuştur.